BİR KORKUYU BEKLEYEN'İN TUHAF HAYAT HİKAYESİ
Fotoğraf: Barış Uğursu / Heavy Arts
Belgelerde net olmayan bir tarihte, kimsenin gitmek istemeyeceği bir yerde doğdu. Issızlık ruhuna doğuştan üflenmişti. Zaman ve sayılarla belirsiz başlayan doğumuna inat, kimya bilimi ve mühendislik okudu hatta üzerine uzmanlığını tamamladı. Bir yandan zararlı
kimyasallar üzerine çalışmalarını sürdürürken kimi zaman hayatta kalma kimi zaman da yok
etme arzusunu tatmin ettiğini düşündüğü yazarlığa bulaştı.
İlk kitabı “Mina”da gotik korku türünde karanlık ve psikolojik gerilim dolu öyküler
yazdı. Kitabın zehirli dili ve kasvetli havasına rağmen ödül almasının kendisine gecenin ve
melankolinin dili olma misyonunu yüklediğine inandı. Yazdıklarına tesadüfen ulaşan birilerinin tepkilerinden usandığı ve toplum dışı kalma tehlikesiyle yüz yüze geldiği için
işlerini geceyle gündüz gibi birbirinden ayırdı.
Fotoğraf: Barış Uğursu /Heavy Arts
Gece tarafı için ayrı bir isim ve karakter
geliştirdi. Bu karakterin açtığı alan ve özgürlükle kara öykülerine durmaksızın devam ederken
tarikatı andıran oluşumlarda kara bakışlı insanlarla yolları kesişti ve onlarla ortak çalışmalar
yapmaya başladı. Bu tarikatların bir ayağında da şeytanın müziğini yapan müzisyenler vardı.
İlhamını onlardan almakla kalmayıp müzikleri daha yüksek yankılansın diye küçük bir yeraltı
organizasyonu işine girişti. Sınırları zorlayan, tehlikeye çekilen yapısı nedeniyle kan,
uyuşturucu ve delilikle vücut bulan bir müzisyenle temas kurdu. Prag’da başlayan bu çarpık
ilişki Almanya’nın dehlizlerinde gerçekleşen dumanlı konserlerin ardından İstanbul’a taşındı.
Burada bir konser olmadı. Adamın zehir zemberek şiirlerinin yer aldığı “Prozac Artık
Yetmediğinde” kitabını adı yeraltı ile anılan, ortalıkta köken bir vampir olduğuna dair
dedikoduları bulunan usta bir şairle Türkçe’ye çevirdi. Zaten ne bu deccal kılıklı müzisyene ne
de onun okuyanı ters yüz eden bıçakları çekilmiş şiirlerine başkası yanaşmazdı. Bu kitap için
İstanbul’da bir imza günü düzenlediler. İmza töreni tahmin edileceği üzere şiddet, erotizm ve
bolca şarabın damarda kol gezdiği tekinsiz bir ortamda gerçekleşti. Daha doğrusu kitabevini bir
noir filmine dönüştürdü. Bu etkinlik süresince ya da arta kalan tüm zamanlarda akışta kalan
kadife eldiven içindeki demir yumruk yani Pinot Noir’dı.
Pinot ve ailesinin cinsine olan yoğun ilgisi onu bu dünyayı araştırmaya yöneltti. Yıllar
süren çalışmalar “Şarap Koyusu” adlı bir kitaba evirildi. Kitabın içinden taşan esrimeden aldığı
cesaretle iki boyutta seri katil olan bir yazarla tanıştı. Birlikte yazdıkları öyküler “Korkuyu
Bekleyenler” adıyla yayımlandığı gün diğer yazar ortadan kayboldu. Kapağına mezarının
yerleşmesine göz yumduğu, kimin eline geçerse onu hedef haline getiren bu kitap en son Kasım
2022’de Alper Canıgüz’e hediye edildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder