Türk Şiirine Şarabî Bir Bakış
Dünyanın en eski, en kadim sanat dalıdır şiir. Sanatın
tarihi şiirin tarihiyle başlamıştır. Hatta denir ki, Homo Sapiens konuşmaya
başladığı anda, ilk şiir de söylenmeye başlanmıştır.
Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan, dünyanın en
kadim, en antik içkisinin, şarabın tarihinin şiirin tarihiyle iç içe geçmemiş
olması düşünülemez.
Tarih boyunca insanlık acılarını, sevinçlerini,
hüznünü, neşesini, en önemlisi de aşkını, hatta isyanını bile şarapla ifade
etmiş, şiirle dile getirmiştir.
Üstünde yaşadığımız topraklar, şiirin de şarabın da
anavatanıdır. Dünyanın tüm mitolojilerinde sadece insanların değil, tanrıların
da duygularını ifade etme yöntemidir şiir. Şarap sadece insanların değil, tanrıların
da içeceğidir. Tanrıların kralı Zeus, Troya savaşını, elinde şarap kasesiyle
İda Dağı’ndan izlememiş miydi?
O yüzden, Attila İlhan’ın söylediği gibi, başımıza ne
gelirse gelsin, üç bardak şarap içsek kurtuluruz. Cemal Süreya’nın
söylediği gibi, saat on ikiden sonra bütün içkiler şaraptır bize.
Şiirin mutlulukla bir ilişkisi vardır. Şarabın şiirle
bir ilişkisi vardır. Öyleyse şiirin şarapla mutlaka bir ilişkisi vardır.
Türk edebiyatındaki şiir dönemleriyle bu toprakların
ürünü şarapların nasıl eşleştiğini şair Altay Öktem, şair Orhan Alkaya ile Ayça
Budak’ın anlatımlarıya 18 Kasım’da IWSA’da keşfedeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder